21 Nisan 2008 Pazartesi

Samsung U700 İncelemesi

Eski telefonumun IMEI numarasının kopyalanmış olması sebebiyle (telefonumun faturası vardı ve gerekli başvurular da ilgili yerlere yapıldı, ancak henüz ne durumda olduğu konusunda bir bilgim yok ve şebeke eski telefonumu artık kabul etmiyor) yeni bir telefon almam gerekti. Zaten eski telefonumu yaklaşık 5 senedir kullanıyordum ve emekliye ayrılmayı çok istemesine rağmen ben bırakmıyordum :) Öyle ki kısa bir araştırmadan sonra Samsung U700'ü almaya karar verdim. Telefonu almaya gittiğimde ilk olarak kutusunu gördüğümde bir şok yaşadım. ( Ya telefon kutuları bu kadar küçülmüş müydü? ) Sizi bilmiyorum ama ne diyeyim doğrusu bana pek bi' küçük geldi.

Telefonu açtım ve göz alıcı tasarımı oldukça hoşuma gitti. Ne yalan söyleyeyim ilk önce telefonu tutmakta bayağı bir zorlandım, zira ilk defa bu kadar küçük bir telefonu kullanmaya başlıyordum. Zaten üst yüzeyinin ayna gibi olması sebebiyle ilk başlarda dokunmaya kıyamadım. Daha sonra karıştırırken ortadaki yön tuşlarını kullanmakta problem yaşadım, zira ben tuşu bıraktıktan sonra imleç menüde yer değiştirir olmuştu. İlk başlarda anlayamadım ve tuşun bozuk olabileceği ihtimali açıkçası beni korkuttu, ama sonradan farkettim ki ortadaki teker dönüyormuş:) Yani ben ok tuşunu bıraktıktan sonra parmağımı çekerken tekerlek döndüğünden imleç hareket ediyormuş. Doğrusunu söylemek gerekirse bu dönen tekerlek oldukça kullanışlı geldi bana. Korkmanıza gerek yok, biraz alıştıktan sonra kullanım açısından hiç bir problem oluşturmuyor ve aksine oldukça rahat bir kullanım sunuyor.

Telefonun üst kısmında yer alan tuşlara ( çağrı cevaplama, seçenek vs. ) gelecek olursak, bu tuşların dokunmatik olması ilk başlarda beni bayağı bir yordu, zira telefona dokunsam birini aramaya kalkıyordu :) Ama hiç endişe etmeye gerek yok, zira bir günlük kullanımdan sonra alışıyorsunuz ve kulanım için bu da hiç bir problem oluşturmuyor. Ayrıca bir tuşa dokunduğunuzda tuşun ışığı göz kırpar bir şekilde sönüp yanıyor ve bu da kullanıcıya oldukça hoş bir his veriyor. Telefonun nümerik tuş takımına gelecek olursak tuşlar üst kapağı yukarı doğru kaydırdığınızda ortaya çıkıyor ve bunlar da görünüşte oldukça hoş duruyorlar, ama hemen belirteyim ki uzun tırnakları olan biri için (özellikle bayanlar) bu tuşları kullanmak tam bir işkence olabilir. Telefonun oldukça ince olması ile birlikte ilk başlarda tuşlara basmak zoruma gittiyse de artık alıştığım için mesajları bile rahatlıkla yazabiliyorum.

Telefonun arka kısmına gelecek olursak kapağı kaydırınca ortaya çıkan 3.2 MP'lik kamera her ne kadar çok iyi olmasa da bir cep telefonundan beklenen görüntü kalitesini veriyor diyebilirim (tam olarak emin değilim ama Nokia'nın N serilerinde görüntü kalitesi daha iyiydi galiba). Kameranın otomatik odaklanma özelliği ise oldukça iyi, ışığın yeterli olduğu yerlerde iyi sonuç almak mümkün. Dahili flash olması da gayet iyi. Yakın çekimlerde daha iyi sonuçlar elde ettiğimi söyleyebilirim. Kamerayı genel olarak değerlendirmek gerekirse bir telefon için fena sayılmaz. Aşağıda ise telefon ile çektiğim birkaç fotoğraf yer almakta.



Artık hemen hemen bütün telefonlarda bulunan müzik çalar özelliği bu telefonda da mevcut. Telefonun harici hoparlörünün sesi pek fazla çıkmıyor, ama kulaklığı taktığınızda çıkan ses ve bas gerçekten iyi ve telefon kullanıcıya iyi bir müzik dinleme keyfi sunabiliyor. Çevrimdışı mod özelliğini aktif hale getirdiğinizde ise telefonun bütün kablosuz özellikleri devre dışı kalıyor ( telefon şebeke ile iletişimi kesiyor, bluetooth vb. de kapanıyor ) ve bu sayede uçak gibi bu tür cihazların çalışmasının tehlike oluşturabileceği yerlerde sorunsuzca müzik dinleyebiliyorsunuz ( hemen belirteyim ki SonyEricsson'un Türkiye yetkilileri, bu özellik yeni çıktığında, uçakta görevli hosteslerin kendilerine yapılan bütün açıklamalara rağmen cihazları kapatmaları için ısrar ettiklerini söylemişlerdi:) ). Ek olarak telefonun yanında gelen kulaklığa değinecek olursak oldukça rahat ve kulağa kolayca oturan bir yapıya sahip, zira kulağınızda hiç hissetmiyorsunuz bile. Açıkçası her şeyiyle iyi bir müzik keyfi sunması benim oldukça hoşuma gitti.

Samsung telefonlarda görmeye alıştığımız ve oldukça kullanışlı olan çoklu alarm özelliği bu telefonda da mevcut. Örneğin siz sabah alarmını bir kere kuruyor ve haftanın hangi günlerinde çalması gerektiğini seçiyorsunuz, bundan sonra tekrardan alarm kurma gibi bir derdiniz kalmıyor. Eğer her gün farklı saatlerde kalmanız gerekiyor olsa bile yeni oluşturacağınız alarmlar ile bu durum sizin için artık bir sorun değil.

Telefonun diğer özelliklerine kısaca değinecek olursak, menüde kolayca Google'da arama yapabileğiniz ve GMail'deki postalarınızı okuyabileceğiniz bir seçenek mevcut. Ayrıca RSS Reader ise haber okumak için oldukça kullanışlı. Akıllı menü sistemi telefonun kullanımını oldukça kolaylaştırıyor. Son olarak mobil izleyiciden bahsedecek olursak, bu özelliği etkinleştirdiğinizde size ait bir numara tanımlıyorsunuz ve telefona başka bir sim kart takıldığında telefon otomatik olarak bu numaraya bir mesaj atıyor, bu sayede telefonunuzun çalınması gibi durumlarda cihaz takibi kolaylaşıyor.

Telefonun bataryası ise benim kişisel kullanımımla ( biraz müzik dinledim, yaklaşık 20 tane fotoğraf çektim ve biraz da konuşma yaptım ) 1 haftaya kadar dayandı. Tabii ki telefonu çok yoğun bir şekilde kullanan biri için bu süre aşağıya düşecektir, ama bence bu bekleme süresi oldukça iyi.

Genel olarak gerek tasarım gerekse de kullanım açısından oldukça iyi. Samsung cep telefonu piyasasında tasarım ve incelikle iyi bir pazar payı almış durumda. Telefonun üst kısmında kullanılan malzemeden dolayı parmak izlerinin kalması ve aydınlık ortamlarda telefonun ekranının zor okunması bu telefonun eksileri olarak gösterilebilir. Ama doğrusunu söylemek gerekirse telefonun çok şık durması ve oldukça kullanışlı olması bu eksileri görmezden gelebilmem için yeterli. Sonuç olarak Samsung U700'ü aldığıma pişman değilim ve kendisi ile oldukça iyi geçiniyoruz. Ortadaki dönen tekere ise bayıldım, kullanmayı gerçekten çok seviyorum. Telefonu 2 haftadır kullanıyorum ve gayet memnunum. Yeni telefon almayı düşünenlere faydalı olması için oturup bu inceleme yazısını yazdım, umarım yeterince iyi bir inceleme olmuştur. Haydi sağlıcakla kalın. Görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.

Bu arada telefonun genel özellikleri ise kısaca şöyle:

# Bağlantı: EDGE/ GPRS Sınıf 10/ HSDPA 3.6 Mbps/ WAP 2.0
# Şebeke: Üç Bant (900/1800/1900 MHz)
# Boyutlar: 102.5 x 50 x 12.1 mm
# Ağırlık: 86 gram
# Ekran: 262,144 renk / 320 x 240 piksel / TFT
# Kamera: 3.2 Megapiksel & Görüntülü Konuşma için VGA Kamera/ 4x Dijital Zoom/ Otomatik Odaklama & Flaş
# Diğer Özellikler:
> 3G
> Java MIDP 2.0
> Bluetooth
> Döviz dönüştürücü
> Hesap makinesi
> 40MB Hafıza
# Paket İçeriği: Stereo Kulaklık/ PC Data Bağlantı Kiti/ Standart Pil/ Seyahat Şarj Aleti/ ( 1GB Hafıza Kartı )

UYARI! : Cihazın bütün özellikleri bu listede yer almamaktadır. Ayrıntılı bilgiyi üreticinin internet sitesinden alabilirsiniz.

8 Nisan 2008 Salı

Sorunsuz Bir Hayat Mı: Niye ki?

Bir çok kişinin hayalindeki yaşam "Sorunsuz Bir Hayat". Ne güzel değil mi? Hepimiz bu umutla, bir gün bu olasılığın gerçekleşebilmesi ümidiyle günlerimizi geçirir dururuz. Hep hayalimizdedir o gelmek bilmeyen sorunsuz hayat. Biliriz aslında bunun imkansız olduğunu, ama belki de gözümüze mükemmel görünen sorunsuz bir hayata ulaşma umudu kandırır bizi. Çocukluğumdan beri ben de hep sorunların karşıma çıkmayacağı o mükemmel hayatı kovalayıp durdum; nitekim ben kovalamaktan yoruldum, ama o kaçmaktan hiç yorulmadı. Bir gün aklımı hep meşgul eden bu konuyu artık çözmem gerektiğinin farkına vardım, peki ama nasıl olmalıydı? Hep hayalini kurduğum rüya tadında problemsiz bir hayattı. Belki ben hayatımda problem çıkmaması için her şeyi yapabilirdim, ama çevreme müdahele etmem mümkün olmayacaktı. Yani ben her ne kadar problem çıkartmamaya çalışsam da birileri benim için problem çıkartmaya devam edecekti. Peki ama çözüm ne olmalıydı? Tabii ki problem çıkmasını engelleyemediğim için onlara en akılcı çözümleri üretebilmek ve bunları uygulayabilmek. Burada umutmamamız gereken oldukça önemli bir şey var, insanoğlu her zaman çevresi ile vardır. İnsanın olgunlaşma sürecine bakacak olursak problem çözmenin bu süreç içerisinde ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliriz. Ne dersiniz; aslında bizi olgunlaştıran, bize gerçekten bir şeyler katan karşılaştığımız problemler ve onlara ürettiğimiz çözümler değil midir? Hani bir söz vardır ya: "Gülü seven dikenine katlanır". Belkide bu söz bize hayatın içerisindeki problemler de dahil olmak üzere bir çok şey ile birlikte var olduğunu anlatmaya çalışıyordur, olamaz mı? Ne olursa olsun artık ben hayatımı beraberinde getirdiği sorunlarla birlikte seviyorum ve de bu sorunları çözmek yaşadığım hayata karşı bir görevim. Sorunsuz bir hayat mı; niye ki? Problemler hayatın tuzu biberi; bizi olgunlaştıran, hayata karşı daha güçlü olmamızı sağlayan şeyler. Unutmadan şunu da ekleyeyim; eskiden hayalini kurduğum sorunsuz hayat için dua eder dururdum, şimdi ise karşılaştığım problemlere en akılcı çözümleri üretebilmek için dua ediyorum. Ne dersiniz; dua etmesini yani istemesini de bilmek gerekiyor, değil mi? İşte size kendinizi geliştirebilmeniz ve mutlu olabilmeniz için altın bir anahtar, umarım kullanmasını bulabilir ve rüya tadındaki o düşlediğiniz hayata belki bu şekilde ulaşabilirsiniz. Sanırım bu kadar yeterli. Şişşt, aramızda. Kimseciklere söylemeyin ha burada yazanları. Anlayan anlayacağını anlar, sonuçta bunlar benim hayata bakış açımı yansıtan ve hayattan zevk almamı sağlayan ufak tefek şeyler. Eğer hatalı olduğunu düşündüğünüz yerler varsa lütfen sessizce söyleyin bana. Haydi kalın sağlıcakla. En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle. Kolay gelsin...

7 Nisan 2008 Pazartesi

Limandan ayrılan gemi misali...

Uzun süredir yazmadığım için bana sitem eden dostlarıma bir merhaba diyerek başlamak istiyorum sözlerime. Uzun süredir derslerimle bilgisayar arasında kaybolmuş durumdayım ne yazık ki. Bazen kendimi sahile atıyorum gün batışının o yegâne güzelliğini doyasıya seyredebilmek ve bir an olsun hayatın bu yorucu ritminden uzaklaşabilmek için. Şu anda aldığım İngilizce eğitimi ile İngilizcem oldukça ilerlemiş durumda, derslerle ilgili herşey yolunda çok şükür. Bilgisayar âlemine gelecek olursak son zamanlarda Python programlama dili ve Linux işletim sistemi üzerinde uğraşıyorum. İkisinde de henüz daha yeni sayılırım ve onları iyi öğrenmem gerekiyor, zira ileriki akademik hayatımda her ikisi ilede hedeflerim doğrultusunda çok fazla haşır neşir olacağımı düşünüyorum. Son birkaç aydır genellikle Linux işletim sistemini kullansamda zaman zaman istemeyerek Windows'u kullanmak zorunda kaldım. Linux işletim sistemi olarak Debian kullanıyorum, ama gündelik kullanım için pek rahat olmadığını düşündüğümden alternatif linux dağıtımlarını araştırma ve deneme çabası içerisindeyim. Pardus'u kullanmak ve onun üzerinde proje geliştirmek aslında istediğim, ama şu anda mevcut olan 2007.3 sürümündeki bir hatadan dolayı sistemi bilgisayarıma kuramıyorum. Ayrıca bu sürümdeki disk bölme modülündeki hata beni bayağı bir uğraştırdı. Yeni sürümünün çıkmasına az kalmış olması beni sevindiriyor doğrusu. Neyse fazla sıkmadan bırakalım isterseniz bu bilgisayar muhabbetini. İşte son birkaç aydır genel olarak beni meşgul eden şeyler bunlardı. Bu yazıda kendimden bahsettim biraz ama umarım sizleri sıkmamışımdır. Bundan sonra tekrar yazmaya başlıyorum, eğer başlamazsam sıkıştırın beni biraz :) Zira dayanamayıp yazmaya başlarım. Haydi kalın sağlıcakla. Görüşmek üzere der, hepinize bu zorlu hayat mücadelesi içerisinde kolaylıklar dilerim.